BASIN KONSEYİ YÜKSEK KURUL KARARI: SEYHAN AVŞAR
DOSYA NO : 2024 – 24
KARAR TARİHİ : 29.05.2024
ŞİKÂYET EDEN : 1- Faruk AKMAN
2- Fatih AKMAN
VEKİLİ Av. Gülsün DOYGUN
ŞİKAYET EDİLEN : Seyhan AVŞAR, Halk TV Muhabiri
ŞİKAYET KONUSU :
13 Mayıs 2024 tarihinde halktv.com.tr sitesinde yayınlanan Seyhan AVŞAR imzalı
haberde, 2010 yılında yaşanmış ve yargılaması devam eden tecavüz olayıyla ilgili bir
davada, isimleri açık olarak yazılarak masumiyet haklarının ihlal edildiğini ileri süren
şikayetçilerin şikayetlerine bağlı olarak basın meslek ilkelerinin ihlal edilip
edilmediğiyle ilgilidir.
ŞİKAYETÇİ İDDİASI :
Faruk Akman şikayeti şu şekildedir:
“Bu haberin yayınlanması için herhangi güncellik yok. Çünkü dava 13 yıldır ediyor
ama davada şu anda güncelleşen bir konu yok. Çocuklar 10 yıl önce 6 ay yatırıldı,
delil olmadığı için, adli tıp raporları olmadığı için kararı onaylamadı iade etti. İstinaf
kararı bozdu. 1,5 sene önce dava zamanaşımına uğramasın diye yeniden savcı
harekete geçti, Halen de benim kardeşim dahil tutuklular var. Bu insanlar o zaman
çocuktu, isimlerinin yayınlanması zaten yasal olarak da suç. Hayat kurmuşlar ama
hayatlarını sürdüremiyorlar. Bu yazılanlar meslek ilkelerine aykırıdır.
Yazan gazeteci Seyhan Avşar hakkında gereğinin yapılmasını rica ederim.”
Fatih Akman vekili Avukat Gülsün Duygun’un şikayeti ise şöyledir:
“13 Mayıs 2024 Tarihinde 05.15’de Seyhan AVŞAR tarafından yayınlanan Halk TV
Türkiye Haberleri isimli internet haberlerinde; İstanbul’da Kan Donduran Olay:
Mahalleli Çocuğa Tecavüz İçin Sıraya Girdi Başlıklı haberde; Müvekkil, Fatih AKMAN
ve yaşı küçük diğer sanıkların ad ve soyadları açıkça deşifre edilmek sureti ile henüz
yargılaması devam eden dosya ile ilgili asılsız haber yapılmış olup; müvekkillin ve
yaşı küçük sanıkların kişilik haklarına saldırıda bulunulmuştur. Söz konusu haber
nedeni ile müvekkiller ve aileleri toplum içinde küçük düşürülmüş; rencide edilmiş ve
henüz yargılaması devam eden dosyada masumiyet hakları ihlal edilmiştir. Basın,
yayın ve meslek etik ve kullarına aykırı olarak yapılan ve asılsız haberin; kaldırılması,
müvekkillerin telafisi imkansız zararlara maruz kalmaması bakımından zorunluluk
kesbetmektedir. “
ŞİKÂYET EDİLENİN YANITI :
Şikayetler gazeteci Seyhan Avşar’a iletilmiş, Şikayet edilen toplantıya katılarak
Yüksek Kurul önünde savunma yapacağını bildirmiştir. Toplantı gününde
savunmasını sözlü olarak yapan Avşar, savunmasına;
Bir kadın gazeteci olarak 17 yaşındaki bir kız çocuğuna yapılan çoklu cinsel saldırı ile
ilgili davayı önemsediği için haberi yaptığını, bu tür haberlerin güncel tutulması
gerektiğine inandığını,
Tecavüz mağdurunun 15 çocuk/kişi tarafından istismar edildiğini, bu tür kişilerin
ileride de benzer davranışlarda bulunabileceğini, bu nedenle adlarının açıkça
yazılması ve teşhir edilmeleri gerektiğine inandığı için haberde de adlarını açık olarak
yazdığını, ayrıca ismi geçen kişilerin kesinlikle ceza alacaklarını bildiğini, şikayetçi
sanık avukatlarından Av. Gülsün Doygun’un bir kadın avukat olmasına rağmen
duruşmada sorduğu (tecavüze uğrayanın etek boyu sorusu) ile konuyu saptırdığını,
bu sorunun mahkeme salonunda infial yarattığını, kendisinin avukatlık etik ilkelerini
çiğnediğini, cinsel saldırı ve tecavüz haberlerinin duyurulmasında kamu yararı
olduğunu belirterek aklanmasını talep etti.
Sorulan bir soru üzerine, henüz yargılama bitmemiş olsa dahi kendisinin yargılanan
kişilerin suçlu olduklarına, ceza alacaklarına ve bu kişilerin (tecavüzcülerin) adının
açıkça yazılması gerektiğine inandığını belirtti.
UZLAŞMA ÖNERİSİ:
Taraflar arasında uzlaşma sağlanamamıştır.
GENEL SEKRETERLİK GÖRÜŞÜ:
“Gazeteci Seyhan Avşar’ın yazdıkları, haberinde de belirttiği gibi 2010 yılında
yaşanmış bir olaya dayanıyor. Bu haberin, eğer güncel bir gelişmesi varsa, davası
devam ediyorsa, yeni bir delil bulunmuşsa tabii ki yazılmasında kamu yararı vardır ve
gazetecilik gereğidir.
Ancak böyle bir haberde konunun neden yeniden gündeme geldiği, özellikle
belirtilmelidir. Ancak bu haberde bu konu belirtilmemiştir, kısaca bu konu
soruşturulmamış gözükmektedir.
Şikayetçilerin iddiasına göre dava, 14 yıl yaşandığı halde sonuçlanmamış,
sürmektedir. Davası süren olaylarda suçlanan sanıkları, yargılama bitmeden suçlu
ilan etmek meslek ilkelerine uymaz.
Ayrıca, haberde, tecavüz sanıklarının isimleri net olarak açıklanmış ve suçlanan
isimlerin, olayın yaşandığı yıllarda 18 yaşından küçük olduklarını avukatları söylüyor.
Bilindiği gibi Basın Kanunu’nun 21’inci maddesinin C fıkrasına göre, “Onsekiz
yaşından küçük olan suç faili veya mağdurlarının, Kimliklerini açıklayacak ya da
tanınmalarına yol açacak şekilde yayın yapmak” para cezası gerektiren bir suçtur.
Bundan 14 yıl önce yaşanmış bir olayı, yeni yaşanmış gibi soruşturulmadan ve de
suçlananların yaşlarının küçüklüğü dikkate alınmadan yayınlanması, medya ilkelerine
aykırıdır. Ayrıca süren davada yargılanan sanıkları suçlu ilan etmek de meslek
ilkelerine aykırıdır.
Bu arada sanık yakınlarının ve avukatının beyanlarına göre, isimlerinin gizlenmesi
talebi de yerine getirilmemiştir.
Tüm bunlar düşünüldüğünde, yayınlanan haberde, Basın Meslek İlkelerinin şu
maddelerinin ihlal edildiği değerlendirilmektedir.
Madde 6: Soruşturulması gazetecilik olanakları içinde bulunan haberler,
soruşturulmaksızın veya doğruluğuna emin olmaksızın yayınlanamaz.
Madde 9: Suçlu olduğu yargı kararıyla belirlenmedikçe hiç kimse “suçlu” ilan
edilemez.
Madde 16: Basın organları, yanlış yayınlardan kaynaklanan cevap ve tekzip hakkına
saygı duyarlar.
Takdir yüksek kurulundur.”
YÜKSEK KURUL DEĞERLENDİRMESİ:
Yeterli çoğunluğun bulunduğu anlaşılıp, Genel Sekreterin sunuşu dinlendikten sonra
konu tartışmaya açıldı.
Söz alan bir kısım Yüksek Kurul üyeleri, haberde 5 N bir K ilkelerine tam olarak
uyulmadığını, olayın sanki yeni bir olay gibi yansıtıldığını, yeterli araştırma
yapılmadan, İstinaf bozma kararının gerekçesi belirtilmeden haberin yazıldığını,
ayrıca haberde masumiyet karinesine uyulmadığını dile getirdiler.
Tartışmalar sırasında, Şikayetli gazetecinin sözlü savunması sırasında, kişisel
duygularını yaptığı habere yansıtmış olduğunun görüldüğü, haberde tarafsız ve
objektif olma ilkelerine aykırı davranıldığı, gazetecinin kendisini mahkeme yerine
koyarak yargılananları mahkum edecek şekilde haber yapmasının doğru olmadığı
dile getirildi. Haber ile yorum arasındaki farkın karıştırılmasının okuyucuda yanlış
izlenim bırakacağı, gazetecilerin bu konuya dikkat etmesi ve kişisel görüş ve
kanaatlerini habere yansıtmamaları gerektiğine vurgu yapıldı. Anayasa
mahkemesinin bazı kararlarında ve Basın Kanununda yer alan, basın ve ifade
özgürlüğünün sınırlarını gösteren kararlar da tartışmalar sırsında dile getirildi.
Bir kısım üyeler ise, duruşmaların aleni olması nedeniyle isimlerin açık yazılmasının
mümkün olduğu, haberde olayın anlatıldığı ve meslek kurallarının çiğnenmediği
yönünde görüş belirttiler.
Tartışmalardan sonra oylama geçildi. Şikayet Edilen Seyhan AVŞAR’ın basın meslek
ilkelerinden 9. Maddesini ihlal ettiğine OYÇOKLUĞUYLA (5/8) karar verildi
SONUÇ VE KARAR :
Yapılan oylama sonucunda Yüksek Kurul; şikâyet edilen haberlerde, Basın Meslek
İlkelerinden, “Suçlu olduğu yargı kararıyla belirlenmedikçe hiç kimse “suçlu” ilan
edilemez.” şeklindeki 9. maddenin Seyhan AVŞAR tarafından ihlal edildiğini
OYÇOKLUĞU ile saptayarak,
Şikayet edilen Seyhan AVŞAR’ın Basın Meslek İlkelerinden 9. Maddeyi ihlal etmiş
olması nedeniyle “UYARILMASINA” OYÇOKLUĞU” (5/8) ile karar verdi.
ŞERH :
29.05.2024 GÜNLÜ VE 2024 – 24 DOSYA NUMARALI KARARA İLİŞKİN ŞERHİMİZDİR
Basın Konseyi’ne gazeteci Seyhan Avşar’ı şikayet eden Faruk Akman ve Fatih Akman şikayet
konusu haberde güncellik olmadığını, dosyada yer alan sanıkların olay tarihinde çocuk olduğunu ve
isimlerinin deşifre edildiğini belirterek gazeteci hakkında basın meslek kurallarına aykırı davranmış
olmasından ötürü karar verilmesini talep etmişlerdir.
Yapılan inceleme ve araştırmada duruşmaların herkese açık olarak görüldüğü ve duruşmaların
kapalı yapılmasına karar verilmediği görülmüştür. Anayasa’nın 141. Maddesine göre mahkemelerde
duruşmalar herkese açıktır. Duruşmaların bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına ancak genel
ahlakın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hallerde karar verilebilir. Duruşmaların
herkese açık yapılması aleniyet ilkesinin bir sonucudur. Bu ilke herkesin duruşma salonunda fiziki
koşulların elverdiği ölçüde dinleyici olarak bulunabilmesini, diğer yandan duruşma salonunda
duyduklarını ve gördüklerini duruşma dışında açıklayabilmelerine imkan sağlar. Diğer bir ifade ile
duruşmada hazır bulunanların duyduklarını ve gördüklerini başkalarına aktarabilmelerini de gerektirir.
Kapalı görülmesine karar verilmemiş olan bir davada duruşmada olan bitenin haberleştirilebilmesi
basın özgürlüğünün ve halkın haber alma hakkının gereğidir. Duruşmada olan ve ancak gazeteci
olmayan tanınır bir kişinin duruşmada gördüklerini açıklaması mümkün ve herhangi bir yaptırım
tartışması gerekmez iken, salt gazeteci olan bir kişinin duruşmada gerçekleşen konuları aktarmasını
etik ihlal olarak nitelendirmek halkın haber alma özgürlüğü ile bağdaşmadığı gibi, basın özgürlüğü ile
de bağdaşmaz. Şikayet konusu haber metni dikkate alındığında gazetecinin yalnızca duruşmada olan
ve davaya ilişkin konuları aktarmak dışında herhangi bir ibarenin yer almadığı görülmektedir. Halkın
kendisi adına verilen kararları öğrenmesinin yegane yolu duruşmayı takip eden gazeteciler tarafından
yapılan haberler olduğu tartışmasızdır. Bu, aynı zamanda aleniyet ilkesinin de bir sonucudur.
Dosya kapsamından isimlerinin ifşa edildiğini iddia eden şikayet edenlerin suçun işlendiği
tarihte 18 yaşını doldurup doldurmadıkları anlaşılamamakta ve bu konuda taraflarca herhangi bir delil
ileri sürülmediği görülmüştür. Bir an için suçun işlendiği tarihte şikayet eden başvurucuların suçun
işlendiği tarihte 18 yaşından küçük olduğu varsayıldığında dahi duruşma devam ederken 18 yaşını
tamamladığı ihtimalinde dahi duruşmaların açık olarak devam ettiği ve haberleştirilebilir hale geldiği
anlaşılmaktadır.
Küçük bir kız çocuğunun defalarca ve farklı kişilerce istismara uğradığı iddiası ile görülen bir
davanın güncelliğini korumadığı yönündeki düşünce toplumun gerçekleri ile bağdaşmamaktadır. Bu
tür olaylar halk nezdinde infial uyandırmaktadır ve gazetecinin bu tür olayları konu edinen davalardaki
her türlü gelişmeyi takip etmesi, halkı bilgilendirmesi ve haber yapması kamusal görevi gereğidir. Bu
haberler ile farkındalık yaratmak ve dikkat çekmek benzeri olayların tekrarlamaması ve caydırıcı
olması açısından önem taşımaktadır.
Yukarıda bahsedilen gerekçelerden ötürü çoğunluk görüşüne katılmadığımızı, şikayetin
yersizliğine karar verilmesi gerektiğini düşündüğümüzü saygılarımızla sunarız.