BKYK KARARI 2018-32

REFERANS: 2018- 32
ŞİKAYETÇİ: Hatice Tuba BÜYÜKÜSTÜN
                     Avukatı Y. Nail GÖNENLİ

ŞİKAYET EDİLEN: Posta Gazetesi Genel yayın Yönetmeni Emre İSKEÇELİ

ŞİKAYET KONUSU:
Posta gazetesinin magazin ekinde ve internet sitesinde 29.07.2018 tarihinde ‘Tuba Büyüküstün ile sevgilisi Umut Evirgen’in bu kareleri kriz çıkardı’ başlığıyla haber yayımlanmış, bu haberlerle ilgili oyuncu Hatice Tuba Büyüküstün’ün avukatı Y. Nail Gönenli şikayette bulunmuştur.
Şikayet başvurusunda gazetenin magazin eki ve internet sitesinde görüntülere de yer verilerek ‘Tuba Büyüküstün ile sevgilisi Umut Evirgen’in bu kareleri kriz çıkardı’ başlığı ve ‘Tuba Büyüküstün ve sevgilisi Umut Evirgen’in plajdaki samimi görüntüleri Büyüküstün ailesini kızdırdı’ ifadeleriyle oyuncunun aile yaşamı, onur, şeref ve saygınlığını zedeleyecek şekilde haber yapıldığı savunulmuştur.
Hatice Tuba Büyüküstün’ün Türkiye’nin en başarılı ve güçlü kadın oyucularından olduğu; 2003 yılından beri birçok televizyon dizisi ve filmde yer aldığı; Türkiye’nin yanı sıra dünyada tanındığı ve ödüller aldığı ve toplumun sevgisini kazandığı kaydedilen başvuruda, haberin gerçeğe aykırı olduğu, kişilik haklarına müdahale edildiği, oyunculuk kariyeri ve saygınlığına gölge düşürüldüğü iddia edilmiştir.
Oyuncu Hatice Tuba Büyüküstün’ün 36 yaşında bekar bir kadın olduğu; yaklaşık bir yıldır ciddi birliktelik yaşadığı, yapılan haberde ailesi ve erkek arkadaşı hakkında gerçeğe dayanmayan iddialar bulunduğu savunulara şöyle denilmiştir:
“Zira ne müvekkilime de ailesi tarafından bu konuda yapılmış bir açıklama veya beyan bulunmamaktadır. Yazıyı hazırlayanlar tarafından ‘Bu kareler Tuba Büyüküstün’ün anne ve babası Handan- Serdar Büyüküstün’ü sinirlendirdi’ ifadeleri ile verilen bilgiler hiçbir gerçek veriye dayanmamaktadır. Müvekkilin anne ve babasının sinirlendiği, aile içinde kriz çıktığı, tartışmalar yaşandığı yönündeki haberler tamamen hazırlayan kişinin kurgusundan ibarettir. Bu sebeple de hazırlanan haberle toplum yanlış yönlendirilmekte ve müvekkilin toplum önündeki imajı sarsılmaya çalışılmaktadır.”
Şikayetçinin, erkek arkadaşıyla deniz kenarındayken rızası dışındı fotoğrafının çekildiği üzerine yorum yapılarak yayımlandığı kaydedilen başvuruda, “Müvekkilimin ve erkek arkadaşının özel hayatının mahremiyetini ihlal eden bu fotoğrafların yayımlanmasında hiçbir kamu yararı bulunmamaktadır… Toplumun bu bilgileri öğrenmekle hiçbir yararı olmadığı gibi zaten haberde kullanılan ifadeler asılsız ve hayal ürünüdür “ denilmiştir.
Oyuncu Hatice Tuba Büyüküstün’ün 36 yaşında bekar bir kadın olduğu; önceki evliliğinden 2 çocuğunun bulunduğu ve yeni bir ilişki yaşamasının da toplum tarafından kınanan bir yönünün bulunmadığı kaydedilen başvuruda, şikayet konusu haberde bu durumun sanki toplum tarafından kınanması gereken bir durummuş gibi sunulduğu savunulmuştur.
Aile toplumun değer verdiği en önemli kurumlardan olduğu, şikayet konusu haberin ise aile dayanaklarını sarsıcı ve incitici nitelikte olduğu da savunulan başvuruda, ”Haber gerçeğe aykırı olup müvekkilin kişilik haklarını ihlal etmekte; onur, şeref ve toplumda yerleşmiş olan saygınlığına zarar  vererek Basın meslek İlkeleri ihlal edilmiştir” denilmiştir.
Başvuruda, şikayet edilen hakkında Basın meslek İlkelerinin 2, 5 ve 6’ncı maddelerinin ihlali gerekçesiyle ‘kınama’ kararı alınması istenmiştir.
UZLAŞMA VE DİĞER KONULAR
Şikayet başvurusu Posta Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Emre İskeçeli’ye hem e-mail, hem postayla iletilmiştir. Bildirimin yapıldığına ilişkin ‘alındı’ belgesi gelmiştir. Ancak muhatap, süresinde herhangi bir yanıt vermemiş, taraflar arasında uzlaşma sağlanamamıştır.
DEĞERLENDİRME VE SONUÇ
Şikayetçi, ‘Tuba Büyüküstün ile sevgilisi Umut Evirgen’in bu kareleri kriz çıkardı’ haberde erkek arkadaşıyla havuz kenarındayken yine rızası dışında çekilen fotoğrafların kullanıldığını, aile mahremiyetinin ihlal edildiğini savurmuştur.
Haberde ‘Bu kareler Tuba Büyüküstün’ün anne ve babası Handan- Serdar Büyüküstün’ü sinirlendirdi’ ifadeleri ile ve aile içinde kriz çıktığı iddiasının gerçek olmadığını, kendisinin ve ailesinin bu yönde bir açıklaması olmadığını savunan şikayetçi, toplumun yanlış yönlendirildiğini ve imajının sarsılmaya çalışıldığını ileri sürmüştür.
Şikayetçi, önceki evliliğinden 2 çocuğu bulunan 36 yaşında bekar bir kadın olduğunu, bir yıldır ciddi bir ilişkisi yaşadığını kaydettikten sonra bu ilişkisinin ve yaşadıklarının toplum tarafından kınanan bir yönünün bulunmadığını da vurgulamıştır. Başvuruda şikayetçinin sadece yurt içinde değil, uluslararası alanda tanınan bir kişi olduğu da belirtilmiştir.
Burada şikayetçi; gazetelerde sürekli haberlere konu olan ve son dönemin ünlü oyuncularından biridir, bu nedenle de oynadığı diziler ve yaptığı işler kadar özel hayatı, evlenmesi- boşanması, giyimi- kuşamı, yeni ilişkileri, nerelerde ve kiminle tatil yaptığı, yakın çevresinin bu ilişkilerine nasıl baktığı merak edilir. Onları takip eden magazin muhabirleri de kimi zaman didikleyerek, kimi zaman onlardan ve yakın çevrelerinden aldıkları bilgilerle yaptıkları haberler okuyucularının bu merakını giderir. Şikayetçi de sürekle magazin basınında yer almaktadır, habere konu olan ve reddetmediği ilişkisini de gözler önünde yaşamaktadır.
Kabul edilir ki, topluma mal olmuş kişilerin özel yaşamlarının sınırı, sıradan kişilere göre çok daha kısıtlıdır. Kamuoyunun önünde kişiler oldukları için onlarla ilgili haberlerde birtakım ifadeler ve fotoğrafların özel yaşamlarıyla ilgili olması da doğaldır. Özel yaşamlarıyla ilgili övgüleri ve rötuşla düzeltilen fotoğraflarla yapılan haberleri nasıl kabulleniyorsa, bir yere kadar doğru olmak kaydıyla adil olmadığını düşündükleri haberlerin ve hoşlarına gitmeyen fotoğrafların yayımlanmasını kabullenemeseler de katlanmak durumundadırlar. (Örneğin, eski başbakanlardan Tansu Çiller, 1993 yılı nisan ayında dışişleri bakanıyken ve kısa sürede başbakan olacağı belliyken, Antalya’da onarımını yaptırdığı yazlığında güneşlenirken mayolu görüntülenmiş, ‘Özel yaşamımdır, kendi evimin havuzunda bu nasıl yapılır?’ diyerek bu fotoğrafları çeken muhabir ve yayımlayan gazete hakkında şikayette bulunmamıştır.)
Anayasa Mahkemesi de Birsen Berrak Tüzünataç tarafından yapılan ve benzer iddialara dayanan bireysel başvuruda (Karar tarihi 5/10/2017, Başvuru No 2014/20364) şu tespitlerde bulunmuştur:
”52. Basın yayın kuruluşlarının kamuya mal olmuş kişilerle ilgili haber yapması ve bu haberin ilgili kişinin belli ölçüde özel hayatına ilişkin bulunması doğaldır. Ancak kamuya mal olmuş kişilerin de -daha dar da olsa- bir mahrem alanlarının bulunduğu ve bu kişilerin de özel yaşamlarına saygı gösterilmesini bekleme hakkına sahip oldukları unutulmamalı ve özel hayata saygı hakkı ile basın özgürlüğü arasında makul denge gözetilmelidir. Bu denge ihtiyacı, resim ve görüntü gibi kişiliğin önemli bir bileşenini teşkil eden değerler söz konusu olduğunda daha da önem taşımaktadır.
53. Özel hayata saygı hakkı ile ifade özgürlüğü arasında makul denge kurulurken haber, yorum veya yayının kamu yararına yönelik bir tartışmaya katkı sağlayıp sağlamadığı, ilgili kişinin kamuoyunda bilinirlilik derecesi ve haberin konusu, ilgili kişinin önceki eylemleri, bilginin edinildiği yöntem ve doğruluğu ile resim veya görüntünün çekildiği koşullar ve yayının içeriği, şekli ve sonuçları göz önünde bulundurulur (Detaylı açıklama için bkz. İlhan Cihaner (2), §§ 66-73).”
Aynı kararın 55. paragrafına göre de “Başvurucu, toplumda tanınan bir sinema ve televizyon oyuncusudur. Sanatçıların özel hayatlarının toplumun belli bir kesiminin merakını cezbettiği bilinen bir gerçektir. Bu yüzden sanatçıların özel yaşamlarının belli bir ölçüye kadar haber ve eleştiriye konu edilmesinin demokratik bir toplumda hoşgörüyle karşılanması gerekir. Sanatçının özel yaşamına ilişkin olarak sağlanması gereken korumanın sıradan bir insana nazaran daha az olduğu hatırdan uzak tutulmamalıdır. Dolayısıyla toplumun bir kesiminde oluşan merak duygusunun tatmini amacıyla sanatçının özel yaşamının basın ve yayın araçları kanalıyla haberleştirilmesinde ve eleştiri konusu edilmesinde kamu yararı bulunduğu söylenebilir.”
Şikayet konusu haberde kamuya açık olan ve çok sayıda kişinin bulunduğu plajda şikayetçinin aynı şezlongda sevgilisiyle çekilen fotoğrafı yayımlanmış; ilişkisiyle ilgili yorum yapılmış ve yakın çevresinin bunu nasıl karşıladığına ilişkin ifadelere yer verilmiştir. Yukarıdaki Anayasa Mahkemesi kararından da anlaşılacağı üzere, topluma mal olmuş bir sanatçının özel hayatına giren hususların yayımlanmasında kamu yararı bulunabilir.
Anılan kararın 55.-56. paragraflarında şu hususlar vurgulanmıştır: “Ancak bu durum, sanatçının özel yaşamının her türlü detayına kadar haberleştirilebileceği biçiminde anlaşılamaz. Sanatçının kamuya mal olması özel yaşamını Anayasa’nın 20. maddesinde düzenlenen özel hayata saygı güvencesinin kapsamı dışına çıkarmaz. Bu noktada -somut olay bakımından- başvurucunun kendi eylem ve tutumu ile başvurucuya ait görüntülerin elde ediliş biçimi büyük önem taşımaktadır.
56. Bir kimseye ait görüntülerin üçüncü kişilere kapalı olan bir alana gizlice girilerek veya normal şartlarda üçüncü kişilerce görülmesi mümkün olmadığı halde gösterilen özel bir çaba ve uygulanan özel bir teknik sayesinde görülebilir hale gelen açık alanlarda rıza dışı çekilmesi halinde basın özgürlüğünün sınırlarının aşıldığından ve özel hayata saygı hakkının zedelendiğinden söz edilebilir. Zira bu durumda görüntüler, sahibinin iradesine ve aldığı tedbirlere rağmen elde edilmiş olup görüntüsü elde edilen kişinin mahremiyetini koruma iradesinin varlığından kuşkuya düşülmesini gerektirecek hiçbir neden yoktur. Buna karşılık görüntülerin kamuya açık bir alanda çekilmesi halinde ilgilinin görüntü altına alınan anların mahrem kalmasını istediği hususunda tereddütler oluşabilir. Benzer şekilde özel bir alanda bile olsa bunların o özel alanın dışındaki üçüncü kişiler tarafından herhangi bir hususi çaba sarf edilmesine gerek duyulmaksızın görülebildiği hallerde de aynı sonuca ulaşmak gerekir. (…)”
Anılan kararda, Yüksek Kurul’un incelemekte olduğu dosyadan farklı olarak, sanatçının kamuya açık ve aleni bir yerdeyken çekilen fotoğrafları değil, kendi evinin balkonunda iken çekilen fotoğrafları söz konusuydu. Buna rağmen, Anayasa Mahkemesi şu sonuca varmıştır (kararın 57. paragrafı):
”Başvurucuya ait görüntüler, İstanbul ili Kabataş semtinde bulunan ve altı katlı bir apartmanın en üst katında yer alan evinin terasında/balkonunda bulunduğu ve Ş.G. ile yakınlaştığı esnada çekilmiştir. Balkon/teras, üçüncü kişilerin rıza dışı girişine kapalı olan konutun bir parçası olsa da buralardaki yaşam faaliyetlerinin dışarıdan görülebilmesi nedeniyle mahremiyetin sınırlı kalabileceği ve bunların belli ölçüde alenileşebileceği izahtan varestedir. Bu nedenle mahremiyetini korumak isteyenlerin balkondaki yaşam aktivitelerini buna göre sınırlamaları beklenir. Kişinin başkaları tarafından görülebileceğini bilerek mahrem alanında kalması gereken aktivitelerini balkona taşıması durumunda bunların başkaları tarafından görülebildiğinden şikayet etme hakkı söz konusu olamaz. Zira mahremiyetin korunması ve mahrem alana ilişkin hususların alenileşmesinin önlenmesi sorumluluğu öncelikle bireyin kendisine aittir.”
Kararın 59. paragrafında ise şu sonuca varılmıştır:
”Belli bir hayran kitlesine sahip başvurucu ile Ş.G. arasında yaşananları muhabirin haber yapmaya değer görmesi anlaşılabilir bir durumdur. Görüntülerin kayıt altına alınması kişilik hakları yönünden hassasiyet taşısa da bunların başvurucunun dışarıya kapalı konutuna girilmeksizin kamunun kullanımına açık bir alandan (sokaktan) ve herkes tarafından görülebilen bir yerden çekilmiş olması ve görüntüsü çekilenlerin sanatçı kişiliği dikkate alındığında basın özgürlüğünün sınırları içinde kaldığı değerlendirilmektedir. Öte yandan görüntülerin içeriğine bakıldığında başvurucu ile Ş.G.’nin yakınlaşmasından ibaret olduğu ve ilgililer açısından kabul edilemez derecede rahatsızlığa yol açabilecek unsurlar içermediği görülmektedir.”
Bu bakımdan, şikayetçi Hatice Tuba Büyüküstün’ün aleni bir yerde iken çekilen fotoğrafları açısından, özel yaşamın gizliliğinin ihlal edildiğinin söylenemeyeceği sonucuna evleviyetle varılmalıdır. Bu bakımdan, Basın Meslek İlkelerinin 5. maddesinin ihlal edilmediği söylenmelidir.
Başvurunun bir kısmı da haberde yer verilen bazı somut iddiaların gerçeği yansıtmadığına dairdir. Şikayetçi, haberde öne sürülen, ailesinin bu ilişkiye başından beri karşı çıktığı, sevgilisini çocuklarıyla karşılaştırmadığı, sevgilisinin kendi evlerine kabul edilmediği gibi yorumların gerçeğe aykırı olduğundan bahsetmiş; ailesinin ve kendisinin böyle bir açıklama yapmadığını savunmuştur. Buna karşılık, Yüksek Kurul üyelerince yapılan müzakerede, bu tür iddia ve haberlerin basında daha önce yer aldığı tespit edilmiştir. Bu bakımdan, haberdeki bu tür iddiaların dayanağı, kamuoyunun zaten malumu olan önceki haberlerdir. Bu nedenle de Basın Meslek İlkelerinin 6. maddesinin ihlal edilmediği söylenmelidir.
Son olarak, haberin içeriğine bakıldığında, yukarıdaki iddiaları aktarmaktan öteye geçen ifadelere haberin içinde yer verilmediği dikkati çekmektedir. Başvurucuyu küçük düşürme veya aşağılama anlamına gelebilecek herhangi bir değer yargısına veya kişisel değerlendirmeye ayrıca yer verilmemiş; yukarıdaki iddialar aktarılmakla yetinilmiştir. Bu iddialar başvurucu açısından rencide edici ve incitici olarak düşünülebilirse de başvurucunun Basın Meslek İlkeleri 4. maddesi anlamında ‘küçük düşürücü’ veya ‘iftira’ nitelikli olarak değerlendirdiği tüm ifadeler, zaten daha önce basında yer almış bilgi ve iddialara dayanmaktadır; inceleme konusu haberde ilave iddialara veya yorumlara yer verilmemiştir.
Bu bakımdan, şikayet konusu haberde yer alan iddiaların gündeme getirilmesinin haber verme hakkı kapsamında kaldığı ve herhangi bir mesleki ilke ihlalinin söz konusu olmadığı anlaşılmaktadır.
Açıklanan bu nedenlerle, Hatice Tuba Büyüküstün hakkında yapılan şikayet konusu haberle ilgili olarak, Posta Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Emre İskeceli’ye karşı yapılan başvurunun ‘YERSİZLİĞİNE’ Yüksek Kurul tarafından OYBİRLİĞİ ile karar verilmiştir.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın