BKYK KARARI 2018-25

REFERANS: 2018- 25
ŞİKAYETÇİ: Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem İMAMOĞLU’nun vekili Av. Kemal POLAT
ŞİKAYET EDİLEN:  Ercan ÖZTÜRK (Akşam Gazetesi muhabiri )
ŞİKAYET KONUSU:
Akşam Gazetesi’nde 17.06.2018 tarihinde Ercan Öztürk imzasıyla yayımlanan ‘Beylikdüzü Belediyesi’nde FETÖ’ye ihale kıyağı’ başlıklı haberle ilgili Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun avukatı Kemal Polat, gerçeğe aykırı haber yapıldığını ve müvekkilinin kişilik haklarına saldırıldığını savunarak 03.07.2018 tarihinde şikayette bulunmuştur.
Şikayet konusu ‘Beylikdüzü Belediyesi’nde FETÖ’ye ihale kıyağı’ başlıklı haberin
spotunda ‘CHP’li Beylikdüzü Belediyesi’nin, kayyum atanana kadar FETÖ’nün kanalı Elapro’da yöneticilik yapan Özkarabekir’e ihale üstüne ihale verdiği ortaya çıktı’ denilmiştir.
Başkan İmamoğlu’nun CHP ilçe başkanlığı yaptığı dönemde, Ak Partili yerel yönetimleri ‘İhale alınmaz, verilir’ diye eleştirdiği hatırlatılan haberde, şu ifadeler yer almıştır:
“İmamoğlu’nun, 50 bin lira sermayeli bir şirkete 3 yıl içinde 40 milyon liralık ihale verdiği ortaya çıktı. Ballı torba ihaleleri peş peşe alan firma sahibi ise, CHP’li Başkan’ın yakın arkadaşı Cengiz Özkarabekir’den başkası değil.
Geçen yıla kadar toplamda 19 milyon liralık ihaleyi arkadaşının firmasının kazanasını sağlayan İmamoğlu, sadece bu yıl tek bir ihaleyi 10 aylık süreyle 14 milyon 162 bin 910 liraya çıkardı. İhale süresince ELAPRO adlı firmadan başka hiçbir katılımcı firmanın olmaması da ayrıca dikkat çekti.
İhalede yok yok. Kültürel etkinlikler hizmeti organizasyonlarını kapsayan ihale hizmetleri içerisinde, konser etkinlikleri, festivaller, milli bayram kutlamaları, Türk bayrağı satın alımı, mısır ikramı ve yemek servisi gibi onlarca farklı başlıklarda alımlar bulunuyor.”
Şikayetçi Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun avukatı Kemal Polat yaptığı başvuruda, haberde ’Müvekkilinin, arkadaşı Cengiz Özkarabekir’in şirketine milyonlarca liralık ihale verdiği, bu kişinin daha önce FETÖ’nün kanalı Elapro’da çalıştığı için müvekkilin başkanlığını yaptığı Beylikdüzü Belediyesi’nin aslında FETÖ’ye para vermiş olduğu’ iddiasının yer aldığını savunmuştur. Muhabir Ercan Öztürk’ün, daha önce yine müvekkili ile ilgili bir haberini Basın Konseyi’ne şikayet ettiklerini ve  buna ‘uyarı’ kararı verildiği için bu haberi yaptığı ileri sürülen başvuruda, Beylikdüzü Belediyesi tarafından bahsi geçen kişiye hiçbir ihale verilmediği, ihale alan Elapro adlı şirketin FETÖ ile ilgisi olmadığı, söz konusu kişinin bu şirketle hiç bir ortaklık ve yöneticilik bağı olmadığının İstanbul Ticaret Odası kayıtlarından da görüleceği vurgulanmıştır.
Şikayet edilenin, basın mesleğini kişisel çıkarlara alet ettiği öne sürülen başvuruda şu ifadeler yer almıştır:
“Haberde müvekkilin, Cengiz Özkarabekir isimli şahsa başkanlığını yürüttüğü Beylikdüzü Belediyesi aracılığıyla ihale verdiği belirtilmiştir. … Özkarabekir’e müvekkil Ekrem İmamoğlu veya başkanlığını yürüttüğü Beylikdüzü Belediyesi tarafından herhangi bir ihale verilmemiştir. Haberde bahsi geçen şirkette (Elapro) Cengiz Özkarabekir hiçbir zaman ortaklık ya da yöneticilik yapmamıştır…  bahsedilen kişinin FETÖ’nün kanalı Elapro’da yöneticilik yaptığı, bu vasıtayla müvekkilin aslında FETÖ/PDY terör örgütüne ihale verdiği şeklinde zorlama ilişkiler kurulmuş ve müvekkilin FETÖ’ye ‘ihale kıyağı’ yaptığı şeklinde kendisine kötü niyetli olarak suç isnat edilmiştir…
Cengiz Özkarabekir’in bu şirketle hiçbir ilgisi olmadığı gibi bahsi geçen Elapro adlı şirket ya da ortakları hakkında FETÖ konusunda herhangi bir soruşturma ya da kovuşturma hiçbir zaman olmamıştır…  
Beylikdüzü Belediyesi’nin verdiği bir ihalenin Cengiz Özkarabekir’in Elapro şirketine verildiği, bu kişinin FETÖ’nün kanalında çalıştığı, şeklinde gerçek dışı ve zorlama ilişkiler kurulmuş, belediye tarafından verilen paranın aslında FETÖ’ye verildiği şeklinde, hiçbir dayanak olmadan müvekkile suç isnat edilmiştir.”
Başvuruda, siyasetçilerin kendi haklarındaki haberlere, eleştirilere ve hatta kaba üslup kullanılmasına tahammül göstermesi gerektiği de vurgulanmış, ancak şikayet konusu haberde bu sınırların fazlasıyla aşıldığı, halen belediye başkanlığı görevini yürüten, öncesinde de saygın bir işadamı olan Ekrem İmamoğlu’nun, ‘ihaleye fesat karıştıran’, ‘terör örgütüne para veren bir kişi’ olarak gösterilerek kişilik haklarının zedelendiği savunulmuştur.
Haberin maddi ve görünür gerçeklilikle örtüşmediği savunulan başvuruda, “Basın halkın gerçekleri öğrenme hakkının aracıdır. Basının görevi gerçek olanı açıklamaktır. Gerçeklik orta düzeydeki bir okuyucunun basında yer alan bir haberden veya yazıdan edindiği kanıya göre belirlenir. Haber veya yazıda gerçek dışılık veya abartı orta düzeydeki bir okuyucu üzerinde, gerçek olan olaydan başka bir anlam çıkarmak sonucu doğruyorsa, hukuka aykırılık söz konusudur” denilmiştir.
Başvuruda basın özgürlüğünün sınırsız olmadığı; basın özgürlüğü ile kişilerin temel hak ve özgürlüklerinin karşı karşıya geldiğinde birinin diğerine üstün tutulmaması; haberin olduğu gibi verilmesi, kişisel amaç ve düşüncelerle habere katkı yapılmaması; özle biçim arasındaki dengenin korunması gerektiğini vurgulanarak, “Bu ilkeler gözetilmeden yapılan yayın. hukuka aykırılık oluşturur ve böylelikle kişilik hakları saldırıya uğramış olur” denilmiştir.
Şikayetçi başvurusuna, şikayet konusu haberle ilgili Büyükçekmece 3. Sulh Ceza Hakimliği’nin 21.06.2018 tarihli erişimin engellenmesi ve 13.07.2018 tarihli tekzip kararlarını; benzer olaylarla ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını; Yargıtay içtihatlarını ve haberde adı geçen şirketle ilgili sicil kayıtlarını da ekleyerek, şikayet edilen muhabir hakkında Basın Meslek İlkeleri’nin ilgili maddelerine göre ‘kınama’ kararı verilmesini talep etmiştir.
UZLAŞMA VE DİĞER KONULAR
Şikayet  başvuru yazısı, Akşam Gazetesi muhabiri Ercan Öztürk ve Sorumlu Müdürü Özkan Demir’e hem mail, hem de posta ile ulaştırılmış, ‘alındı’ belgesi gelmiştir. Şikayet edilenin avukatı Nurtekin Deniz tarafından, şikayetçinin iddialarına karşılık 6 sayfa yanıt ile buna eklenen 64 sayfa belge 10.07.2018 tarihinde Basın Konseyi Genel Sekreterliği’ne elden teslim etmiştir.
Şikayet edilen yanıtında, haberin Kamu İhale Kurumu’na ait EKAP-Elektronik Kamu İhaleleri Platformu alanında yer alan bilgi ve belgelerle yapıldığını savunularak, bu haberin ’sair mecraların haberleriyle kamuoyunda ‘aleniyet’ kazanan somut olaya dayanılarak yapıldığı’ ifadesine yer verilmiştir.
Beylikdüzü Belediyesi’nin haberde adı geçen şirkete verdiği ihalelerle ilgili Kamu İhale Kurumu belgelerinin de eklendiği yanıtta, “ELAPRO Ajans Yapım Reklam Organizasyon Tic. Ltd. Şti yetkilisi ve çoğunluk pay sahibi olan Serdal TAŞKIN ve Kaan GÖKGÖZ; belgeselin prodüksiyonunu yapan Timsah Film Yapımevi Organizasyon Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.’de Cengiz ÖZKARABEKİR ile birlikte ortak oldukları …  Özkarabekir’ in elemanı olduğu Bugün Televizyonu’nun, FETÖ’cü olduğu ve Milli Güvenliğe tehdit oluşturduğu gerekçesiyle kapatıldığı…  Sus Prodüksiyon A.Ş.’de Rasih Yılmaz ile Cengiz Özkarabekir’in kurucu ortak olduğu… Rasih Yılmaz’ın FETÖ’nün medya yapılanmasına ait soruşturmada gözaltına alındığı..” ifadelerine yer verilmiş, bu şirketlerin sicil belgeleri, aldıkları ihalelerin listeleri, Bugün TV’nin kapatıldığı ilişkin Kanun Hükmünde Kararname, FETÖ soruşturmasında gözaltına alınanlarla ilgili belge ve haber kupürleri de  bulunmaktadır.
Yanıtta ayrıca, haberde adı geçen Cengiz Özkarabekir’in, şikayet edilen muhabirin daha önce yaptığı haberlerle ilgili savcılığa yaptığı başvurulara ‘kovuşturmaya yer olmadığı’ kararı verildiği savunularak, “Keza yakınıcının hakkında yapılan haberlerin mesnetsiz olup kişilik haklarına saldırıldığı iddiasıyla mahkemelerden talep ettiği ‘Düzeltme ve Cevap’ istemleri de; haberlerin hukuka uygun olduğu gerekçesiyle reddedilmiştir” denilmiştir. Bunlarla ilgili belgeleri ekleyen şikayet edilenin yanıtında şu ifadeler de yer almıştır:
“Ülkemizde bazı belediyelerin halka hizmetten ziyade, yakınlarına/yandaşlarına rant sağlama yarışına girdiği iddialarıyla çalkalandığı. Birçok belediye başkanının fukara halkın paralarıyla kendilerine gösterişli saraylar inşa edip, milyon dolarlık arabalarla hava attığı. Ve yine birçoğunun yapılan soruşturma ya da yargılama sonucu görevlerinden uzaklaştırıldığı yönünde kamuoyuna yansıyan gerçekler nazara alındığında, somut olaylara, resmi bilgi/belgelere dayalı bir haberin zorlamalı çıkarımlarla kişilik haklarına saldırı kastı taşıdığını söylemek haksızlıktır.”
Şikayet edilen yanıtında, şikayetçinin açtığı her dava ve yaptığı her şikayette, yakındığı gazete/muhabir aleyhine İstanbul 24.Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açtığı davada lehine ‘manevi tazminata hükmedildiğini’ ve buradan hareketle de hakkındaki haberlerin hukuka aykırılığından dem vurduğu görüşü savunularak, bu kararın Yargıtay’da bozulduğu ve kesinleştiği; dolayısıyla Basın Konseyi’nin 2013/24-25 sayı ile verdiği ‘UYARI’ kararının anlamsızlaştığı için kaldırılması istenmiştir.
Gazeteciliğin ‘kuşkuları kurcalama sanatı’ da olduğuna yer verilen yanıtta, “Hukukumuz ‘haber verme’ görevi yapıldığında fiilin hukuka uygunluğunu kabul etmiştir. Bu nedenle haber verenin, haberin gerçekliğini kanıtlamak hükümlülüğü olamaz… Hukukumuz haberin görünür duruma uygun olmasını, haberin doğru olduğunun kabulü için yeterli görülürken… Haber verildiğinde bilinen, mevcut olan şart ve durumlara göre gerçek olursa, sonradan bu şart ve durumların değişmesi ve haberin gerçek olmaktan çıkması, haberin gerçek olması şartına tesir etmez” ifadeleri de yer almıştır.
Hukukun, gazetecilere maddi gerçeği araştırmak ve kanıtlamak gibi bir sorumluluk veya zorunluluk yüklemediği ileri sürülen yanıtta, “Gazeteci bir olayı hukukun öngördüğü güncellik unsuru itibarıyla en kısa zamanda haber yapmak durumunda olduğundan, onun somut olaylar karşında ‘karanlık geçmişin mirasçısıymış gibi suskunluk beklentisi içinde kalması beklenemez” denilmiştir.
Şikayet edilenin Yargıtay içtihatları, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarından örnekler de verdiği yanıtta, demokrasi ve ifade özgürlüğünün önemini vurgulayan şu ifadeler de yer almıştır:
“Demokrasi bir öğreti, disiplin, terbiye ve haklara saygı rejimidir. Ülkemizin sorunlarla kuşatıldığı, sosyal hukuk devletinin her geçen gün yaralandığı, kuralsızlığın kurala, hukuksuzluğun geleneğe dönüşmekte olduğu günümüzde, somut olayları objektif şekilde kamuoyuna aktarmanın da saldırı olarak değerlendirilmesi doğru olamaz.
Basının görevi, sırça köşkten vatandaşa bakıp kendilerine ‘sahiplik’ vehmedenlere alkış tutmak değil; kamuoyuna intikal etmekle ‘aleniyet’ kazanmış. Hukuka aykırı eylemlere bulaştığı iddiasıyla yargıya intikal etmiş her olayda kamuoyunu bilgilendirmektir.
Basının görevini yerine getirebilmesi için özgür/bağımsız olması şarttır. Ve basının kamuoyunu yakından ilgilendiren hususlarda, abartıya ve hatta tahrik yoluna başvurması hukukun kabulüdür. Yani gazeteci; ‘hukuk güvencesindeki hakkını kullandığından’ onun icra ettiği fiil ‘hak icrası’ sonucu olduğundan, haber kişilik haklarına saldırı olarak nitelenemez.
Olayda kişiliği zedeleyen husus haber değil, isnat olunan iddia ya da olaylara bir şekilde muhatap olanların kusur ve kabahatleridir. İnandırıcılığı/doğruluğu resmi bilgi ve belgelerle desteklenen, kamuoyunda aleniyet kazanan iddialara dayalı haberin, kişilik haklarına saldırı olduğu söylenemez.
Müvekkil gazete/muhabir tarafından yakınıcı hakkında yapılan haberlerin hukuka uygun, doğru olduğu gerekçesiyle yakınıcı şikayetlerinin reddedildiği. Niza konusu haber ve dille getirilen sair haberler hakkında yargıya ilettiği şikayetlerinin reddedildiği aşikarken, yargısal gerçeği, haberlerin dayandığı resmi bilgi ve belgeleri görmezden gelerek Basın Konseyi nezdinde yakınması tuhaftır.
Diğer bir anlatımla da niza konusu haberi; yakınıcının bunca hukuksuz işin/olayların öznesi olduğuna ilişkin yargıya intikal etmiş iddialara, devlet televizyon ve haber ajansı haberleriyle kamuoyunda aleniyet kazanmış somut olaylara ve devlet yetkililerin söylemelerine dayalı olduğu gözetildiğinde; yakınıcının yasal mesnedi bulunmayan, hukuki dayanaktan yoksun iddialarına itibar edilemez. Bu itibarla da şikayet/yakınma konusu olayda uzlaşma isteğimizin olmadığını ve yukarıda dile getirilen realiteler tahtında yakınıcı isteminin reddine karar verilmesini diliyoruz. Saygılarımızla.”
DEĞERLENDİRME VE SONUÇ
Şikayet edilen haberin konusu, Beylikdüzü Belediyesi’nin kültürel etkinlikler, organizasyonlar ve yemek servisi gibi farklı hizmetlerini kapsayan 14 milyon 162 bin 910 liralık ihale ve bu ihaleyi alan şirkettir. İhale bilgileri açık kaynak olan Kamu İhale Kurumu internet sitesinde de yer almaktadır.
Kamu kaynaklarını kullananların özellikle yerel yönetimlerin icraatı; büyük meblağlara ulaşan ihalelerde kayırma ve usulsüzlük olup olmadığı halkın ilgisini çeker. Bu tür haberlerin basında yer almasında kamu yararı olduğu yadsınamaz.
Gazetecinin olup bitenlerden halkı haberdar etmesi; ihalelerin kimler tarafından kimlere verildiğini ve perde arkasını araştırıp haberleştirmesi; gerektiğinde bu kadar hizmet için bu kadar büyük meblağ harcanmasını eleştirmesi hatta en sert üslupla karşı çıkması bile doğal karşılanmalıdır. Ancak gazeteci bunu yaparken mutlaka gerçeğe ulaşmak, ona sadık kalmak zorundadır ve çarpıtmamak durumundadır.
Şikayet konusu haberde ise kesin hüküm arz eden ‘Beylikdüzü Belediyesi’nden FETÖ’ye ihale kıyağı’ başlığı atılmış ve ‘CHP’li Beylikdüzü Belediyesi’nin kayyum atanana kadar FETÖ’nün kanalı Elapro’da yöneticilik yapan Özkarabekir’e ihale üstüne ihale’ spotu kullanılmıştır. Şikayetçi için ‘50 bin lira sermayeli bir şirkete 3 yıl içinde 40 milyon liralık ihale verdiği ortaya çıktı. Ballı torba ihaleleri peş peşe alan firma sahibi ise CHP’li Başkan’ın yakın arkadaşı Cengiz Özkarabekir’den başkası değil” denilmiştir.
Kısacası, Beylikdüzü Belediyesi’nden ihale alan şirketin ‘FETÖ şirketi’, yöneticisinin de Cengiz Özkarabekir olduğu, şikayetçi Başkan İmamoğlu’nun da belediyenin ihalelerini arkadaşı olduğu ileri sürülen bu kişi aracılığı ile ‘FETÖ şirketlerine verdiği’ yazılmıştır.

Oysa şikayet edilenin 6 sayfalık yanıtına eklediği 64 sayfalık belge arasında, ihale alan Elapro Şirketi’nin FETÖ şirketi ve Cengiz Özkarabekir’in bu şirketin yöneticisi olduğuna dair belge bulunmamaktadır.  Sunulan 22 belge arasında sadece;

1- Elapro Şirketi’nin (haberde ihaleyi alan şirket)  iş ilişkisinde bulunduğu Timsah Film’de, Cengiz Özkarabekir’in, Serdal Taşkın ve Kaan Gökgöz ile eski ortak olduğu (Belge 3)
2)  Cengiz Özkarabekir’in bir dönem çalıştığı Bugün TV’nin FETÖ/PDY kuruluşu olduğu gerekçesiyle Kanun Hükmünde Kararname ile kapatıldığı (Belge:4)

3) Cengiz Özkarabekir’in, Sus  Prodüksiyon Organizasyon şirketinin eski yöneticisi olduğu (Belge:5)
4) Sus Sus Prodüksiyon Organizasyon Yönetim Kurulu Başkanı Rasih Yılmaz’ın 30 Ağustos 2016 günü FETÖ/PDY soruşturmasında Mersin’de gözaltına alındığı (Belge:6)
haberde adı geçen kişi ve şirketle ilgilidir. Diğer 18 belge şikayet konusu haberle ilgili olmayıp tarafların daha önce yargıya yaptıkları başvurular, mahkemelerin verdiği kararlar ve haber kupürleridir.
Hem şikayetçinin başvurusunda, hem şikayet edilenin verdiği detaylı yanıtta yer alan İfade ve Basın Özgürlüğünü bugün eriştiği uluslararası standartta yorumlandığı Yargıtay içtihatları, AİHM kararları ve Basın Hukuku konusunda otoritelerin kitaplarından yapılan alıntılar değerlidir ve memnuniyetle karşılanmalıdır. Bunlar ifade ve basın hürriyeti açısından uygar dünyanın ulaştığı normlardır.
Ancak, şikayet konusu haber, ifade ve basın özgürlüğü, meslek etiği açısından bu standartlara uymamaktadır. Haberde bilgilendirmek ve eleştirmekten ziyade, belgelerin ortaya koyduğu gerçekle uyuşmayan bilgilerin ve sübjektif yorumların yer almasıyla olay bağlamından kopmuştur.
Şikayet edilenin, yanıtına eklediği belgelerdeki şirket sicil kayıtlarını bile dikkate alınmadan, önyargıyla şikayetçinin ‘FETÖ’ye ihale kıyağı yaptığı’ yazılmıştır. Kanıtı konulmayan iddialar ve sübjektif yorumlarla İstanbul’un en önemli ilçelerinden birinin belediye başkanı olan şikayetçi, ülkeyi işgale kalkışan FETÖ/PDY örgütüne ‘kaynak aktaran’ kişi olarak gösterilmiştir. İspata muhtaç suçlamalar; hüküm arz eden ifadelerle haber, bilgi vermekten ziyade ‘algı’ oluşturmaya yöneliktir.
Tarafların, şikayet konusu haberle doğrudan ilgili olmayan iddiaları ve bunlara verilen yanıtlarla sundukları dokümanlar ve taleplerin bizim konumuz dışında olduğu değerlendirilmelidir.
Açıklanan bu nedenlerle söz konusu haberde Basın Meslek İlkeleri’nin “Kişileri ve kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşüren, aşağılayan veya iftira niteliği taşıyan ifadelere yer verilemez” şeklindeki 4’üncü maddesi,
“Yasaların suç saydığı eylemler, gerçek olduğuna inandırıcı makul nedenler bulunmadıkça kimseye atfedilemez” şeklindeki 10’uncu maddesi ihlal edilmiştir.
Basın Konseyi Yüksek Kurulu, Akşam Gazetesi Muhabiri Ercan ÖZTÜRK hakkında oy çokluğuyla ‘uyarı’ kararı alınmıştır.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın