REFERANS: 2018 – 4
ŞİKAYETÇİ: Fidel Okan, Ankara Barosu avukatlarından
ŞİKAYET EDİLEN: Sema Alim Dalgıç (Sabah gazetesi muhabiri)
ŞİKAYET KONUSU:
Sabah gazetesinde 09.01.2018 tarihinde ‘Umre Seyahatinde Kripto Toplantı’ başlıklı; 10.01.2018 tarihinde ‘Kripto Seyahatlerin Karanlık Avukatı’ başlıklı; 12.01.2018 tarihinde ‘Karanlık avukat FETÖ imamlarıyla’ başlıklı; 14.01.2018 tarihinde ‘Fuat Avni ile irtibatlı çıktı’ ve ‘Fuat Avni ile karanlık avukatın Twitter kardeşliği’ başlıklı haberler.
Sabah gazetesinde 09.01.2018 tarihinde yayınlanan ‘Umre Seyahatinde Kripto Toplantı’ başlıklı haberde, ‘2015 yılında umreye giden ekipteki 30 avukatın örgüt imamı olduğu, burada darbe toplantısı yapıldığı, grupta bulunan avukat Fidel Okan hariç diğerlerinin FETÖ’den tutuklu ya da firari olduğu’ yer aldı.
10.01.2018 tarihinde ‘Kripto Seyahatlerin Karanlık Avukatı’ başlıklı haberde ise Fidel Okan’ın, ’FETÖ imamlarıyla birlikte gizli darbe toplantıları yapılan seyahatlere katıldığı, bu durumun şüphe çektiği’ ileri sürüldü ve ‘Hangi taşı kaldırsan altından o çıkıyor’denildi.
12.01.2018 tarihinde ‘Karanlık Avukat FETÖ İmamlarıyla’ başlığı ile yer alan haberde, Fidel Okan’ın, ‘FETÖ imamları ve örgüt yöneticileriyle umre seyahatine gittiği’ ve birlikte çekilen iki fotoğraflar yayımlandı.
14.01.2018 tarihinde yayımlanan ‘Fuat Avni ile Karalık Avukatın Twitter Kardeşliği başlıklı haberde, ‘Fidel Okan’ın, FETÖ’nün sosyal medya hesabı Fuat Avni’nin yöneticisi Said Sefa ile 2015’te Twitter üzerinden ’Erdoğan’sız Türkiye’ başlıklı mesajlaşmalar yaptığı’ileri sürüldü.
UZLAŞMA VE DİĞER KONULAR
Şikayet başvurusu, Sabah gazetesi muhabiri Sema Alim Dalgıç’a hem posta ile hem mail yoluyla ulaştırıldı. Bildirimin yapıldığına ilişkin ‘alındı’ belgeleri geldi. Ancak muhatap süresinde herhangi bir yanıt vermedi.
Şikayetçi Fiden Okan ilk haberle ilgili olarak, 2015 yılında gerçekleşen Umre seyahatini avukat İbrahim Emin Yazı’nın organize ettiğini, kendisinin davetle katıldığını, o sırada bu kişi dışında grupta kimseyi tanımadığını savundu. Fidel Okan, “Seyahate katılan ve orada tanıştığım avukatlar Mehmet Zeki Kaplan ve Zeki Avşar, FETÖ darbe dosyası, Genelkurmay Çatı dosyası, Akıncı dosyası, Jandarma Okulları darbe dosyası ve Kara Havacılık Darbe dosyasında şehit ve gazilerin avukatlığını yapmaktadırlar. Buradan anlaşılacağı gibi seyahatte bulunan kişiler FETÖ kapsamında firari ya da tutuklu değildir” dedi.
İkinci haberle kendisi için ‘Karanlık Avukat’ denildiğini belirten şikayetçi bunun tamamen karalama amacıyla yapıldığını savunarak, “Dini ibadetimi gerçekleştirebilmek için katıldığım bu organizasyona da katılan insanları tanıyor olmam beklenemez. Kaldı ki, bu seyahatin tarafımca organize edilmediği açıktır” ifadesine yer verdi.
Üçüncü haberde yayımlanan fotoğrafın sanki bir ‘habercilik başarısı’ gibi gösterilmeye çalışıldığını gizli olmadığını savunan şikayetçi, “Söz konusu fotoğraf uzun süre önce tarafımca sosyal medya hesaplarımda paylaşıldı. Yayımlanan fotoğrafla insanların aklına bir darbe toplantısı yalanını yerleştirmeye çalışılmıştır” dedi.
Dördüncü haberle ilgili de şikayetçi, Fuat Avni ile Twitter üzerinden mesajlaştığı iddiasının gerçek olmadığını, bu kişiyle ‘atıştığını’ savunarak, “Kullanılan ekran görüntüsü direkt mesaj gibi gösterilmeye çalışılsa da aslında Twitterde herkesin görebileceği bir paylaşımdır. Bu durum tweet altındaki ‘beğen’ ve ‘yorum yap’ butonlarından da açıkça anlaşılmaktadır. Zira iki kişi arasındaki mesajlaşmanın başkaları tarafından beğenilmeyeceği aşikardır” dedi.
Şikayetçi kendisinin avukat olarak 2010 yılından bu yana FETÖ ile mücadele ettiğini, FETÖ’nün bir terör örgütü olduğunu dile getirdiğini, bununla ilgili ilk dilekçeyi savcılığa veren kişi olduğunu savundu. FETÖ hakkında ‘Haliçte Yaşayan Simonlar’ kitabını yazan Hanefi Avcı’nın; aralarında Hüseyin Hatemi, Kezban Hatemi gibi birçok tanınmış kişinin avukatlığını yaptığını; Gülen’in açtığı davalarda karşı taraf vekili olarak kamuoyunun tanıdığı bir çok ismin avukatı olduğunu belirten şikayetçi, “Hatta Sabah gazetesinin sahibi olan Turkuaz Medya Grubu ile de Fethullah Gülen tarafından açılan davalarda aynı safta yer almış bulunmaktayım. FETÖ ile adımın yan yana anılması abesle iştigaldir, kamuoyunu yanıltmak adına yalan kampanyasının bir parçasıdır” dedi.
DEĞERLENDİRME VE SONUÇ
Şikayetçi, başvurusunda her haber için ayrı ayrı inceleme ve karar talep etmiş olsa da haberler aynı konuda, aynı muhabir tarafından yazıldığı ve birbirinin devamı niteliğinde olduğu için birlikte değerlendirilebilir.
Söz konusu haberlerde ortaya atılan iddiaların ve şikayetçinin karşı beyanlarının ne derece gerçek olup olmadığı, taraflara hukuki ve cezai yaptırım getirip getirmeyeceği adli mercilerin konusudur. Basın Konseyi’nin inceleme alanı ve yetki kapsamı, bir adli merci gibi, haberde öne sürülen hususların maddi gerçeğe uygun olup olmadığını tespit etmek değildir. Basın Konseyi, ‘şekli gerçekliğe’ uyulup uyulmadığını inceler; yani gerçeği araştırma yükümlülüğüne uygun olarak gerekli bütün gazetecilik çabası sarf edilip haberin gerçekliği yeterince teyit edildikten sonra haberin yayımlanıp yayımlanmadığını irdeler. Bu inceleme de Basın Meslek İlkeleri uyarınca yapılır.
Şüphesiz, yasadışı faaliyetleri sebebiyle hakkında birçok cezai soruşturma ve kovuşturma yürütülen FETÖ/PDY adıyla bilinen suç örgütünün bağlantılarının incelenmesinde kamu yararı vardır. Bu bağlamda, söz konusu örgütle bağlantılı olabilecek, hele kamuya mal olmuş kimselerin, araştırılmasında ve haklarındaki iddiaların dile getirilmesinde de kamu yararı mevcuttur. Ne var ki, bu maksatla gazetecilik faaliyeti yapıldığı zaman, mesleki etik ilkelere uymanın zorunlu olduğu açıktır. Hatta, FETÖ/PDY üyeliği gibi, kamuoyu nezdinde en ağır ve aşağılayıcı mahiyette sayılan bir suçlamanın yapılması hususunda, söz konusu özen yükümlülüğü daha da önem kazanmaktadır.
Şikayet edilen muhabir ilk haberde “Sabah’ın emniyet kaynaklarından aldığı bilgiye göre”ifadesini kullanıp polisi kaynak göstermiştir. ‘Kripto seyahat’, ‘kripto toplantı’, ‘darbe toplantısı’ iddiaları, haberde somut hiçbir kanıt veya dayanak gösterilmeden yazılmıştır. Bu noktada, öne sürülen hususların bir iddia veya istihbarat olarak değil, kesin ve kanıtlanmış birer vakıa gibi sunulduğu da dikkati çekmektedir. Oysa, şikayetçi hakkında, suçlandığı konulara dair açılmış herhangi bir soruşturma veya kovuşturmaya atıf yapılmamıştır. Bu bakımdan, şikayetçi hakkında küçük düşürücü birtakım suçlamalar yapılmış; söz konusu suçlamalar hakkında kesin bir kanaate yer verilmiş; üstelik ‘karanlık avukat’, ’kripto’ gibi, eleştiri sınırını aşan ve şikayetçinin kişiliğini hedef alan ve onu hedef gösteren ifadeler kullanılmıştır.
Bu nedenle söz konusu haberler, Basın Meslek İlkeleri’nin “Kişileri ve kuruluşları, eleştiri sınırlarının ötesinde küçük düşüren, aşağılayan veya iftira niteliği taşıyan ifadelere yer verilemez” şeklindeki 4’üncü maddesine,
‘Soruşturulması gazetecilik olanakları içinde bulunan haberler, soruşturulmaksızın veya doğruluğuna emin olunmaksızın yayınlanamaz” şeklindeki 6’ıncı maddesine,
“Yasaların suç saydığı eylemler, gerçek olduğuna inandırıcı makul nedenler bulunmadıkça kimseye atfedilemez” şeklindeki 10’uncu maddesine aykırı olarak değerlendirilmiştir.
Sonuç olarak Basın Konseyi Yüksek Kurulu, görüşmeler sonunda yaptığı oylamada şikayeti haklı buldu ve oy çokluğu ile Sabah Gazetesi muhabiri Sema Alim Dalgıç hakkında ‘uyarı’ kararı verdi.
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.