BASIN KONSEYİ 34 YAŞINDA

PINAR TÜRENÇ: BASIN KONSEYİ ÖZGÜR HABERCİLİĞİN YAPILMASI İÇİN VAR 

CİNDORUK: ARA REJİM YAŞANIYOR, KAYBEDİLEN SADECE PARLAMENTER REJİM DEĞİL DEMOKRASİDİR  

OKTAY EKŞİ: BASIN KONSEYİ KURULUŞ İLKELERİNDEN TAVİZ VERMEDEN BAŞARILI ÇALIŞMALAR YAPIYOR

Basın Konseyi, 34’üncü kuruluş yıldönümünü kutladı. Her yıl İstanbul’da düzenlenen geleneksel kuruluş yıldönümü gecesi, bu yıl pandemi önlemleri nedeniyle, video konferansla gerçekleştirildi. 

Basın Konseyi ve Basın Konseyi Dayanışma, Geliştirme Vakfı’nın yanı sıra çeşitli illerden ve yurt dışından katılanların da bulunduğu çok sayıda üyesi ile gazeteci cemiyetleri, dernekleri başkanlarının da katıldığı kutlama, Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç’in açış konuşmasıyla başladı. 

Pınar Türenç, konuşmasında halkın haber alma hakkı, ifade ve basın özgürlüğüne yönelik yaptıkları faaliyetlerini anlatırken, Basın Konseyi’nin gazetecilik mesleğinin etik açıdan yaşatılması ve saygınlığının devam etmesi için var gücüyle çalıştığını söyledi. Türenç, “İfade ve basın özgürlüğünün var olması için önümüze çekilen setlere meydan okurcasına var olduğumuzu bildirmek için, her platformda, her alanda varlığımızı sürdürüyoruz. Basın Konseyi, özgür habercilik hakkının yaşatılması için var. Eleştirel, sorgulayan bakışın egemen olması için var. Sadece özgürlükler değil tabi, mesleğin etik açıdan da yaşatılması, problemlerin haberciliğin etik kuraları açısından mesleğin saygınlığının devam etmesi için de mücadelemiz devam ediyor” dedi. 

Bugün ülkede özgürlüklerin tehdit altında olduğunu; halkın haber alma hakkı, ifade ve basın özgürlüğünün hiçbir dönemde olmadığı kadar daraltıldığını belirten Pınar Türenç, özerk olması gereken RTÜK’e de “Emir bizim için önemli” diyen kişinin ikinci kez başkan seçildiğini söyledi. Türenç, RTÜK’ün Halk TV ve TELE 1’e verdiği ekran karartma cezalarına karşı Basın Konseyi’nin davalar açtığını ve bunların kazanılmakta olduğunu da söyledi. 

Bugün gelinen ortamda ifade ve basın özgürlüğü ihlallerinin çığ gibi çoğalmasının yanında, gazetecilere tehditler ve fiili saldırıların arttığını, buna karşın saldırganların korunduğunu kaydeden Pınar Türenç, iktidarın  ‘Senin medyan, benim medyam’ ayrımı yaptığını, “Senin medyana saldırı olursa önemsemem” anlayışının var olduğunu söyledi. Türenç, “Nefes alamadığımız bu dönem, elbette mücadele ile geçecek. Demokrasiye, özgürlüklere kavuşma hayalimiz var. Demokrasi ışığı tünelin ucunda, çıkış yakındır” diyerek konuşmasını tamamladı. 

HÜSAMETTİN CİNDORUK; FERYADIM BİR HUKUKÇUNUN FERYADIDIR 

Basın Konseyi Yüksek Kurul okur temsilcisi ve TBMM eski Başkanı Hüsamettin Cindoruk da , son dönemlerin bir analizini de yaptığı konuşmasında, ulusal yayınlananların yanı sıra yerel medyadan da gelen şikayetleri Yüksek Kurul’un ince eleyip sık dokuyarak verdiği kararlarla, Basın Konseyi’nin medyanın en önemli ve itibarlı bir kurumu olduğunu kanıtladığını söyledi. 

Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu, demokrasi ve hukuksal açıdan değerlendiren Cindoruk,  demokrasinin ortadan kalktığını ve bir ‘ara rejim’ yaşandığını kaydetti. Cindoruk, bir kişinin aynı zamanda  cumhurbaşkanı, parti başkanı ve başkomutan olduğunu, il başkanlarıyla yaptığı toplantıların bile televizyonlarda baştan sona canlı olarak yayınlandığını hatırlatarak, bunu Kuzey Kore modeline kayış olarak nitelendirdi. 

”Milli mücadeleyi yapanların kılıç hakkıyla kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin yönetiminin parlamenter rejim olduğunu” vurgulayan Cindoruk, ‘güçlendirilmiş parlamenter rejim’ ifadesini de yanlış bulduğunu, parlamenter rejimin zaten kendi içinde güçlü olduğunu savundu. Cindoruk, “Parlamenter rejim milli mücadeleyi verenlerin kılıç hakkıyla kurduğu rejimdir. Feryadım dikkate alınmalı. Bu, siyaset içinden gelen bir hukukçunun, bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının feryadıdır. Türkiye’nin kaybettiği sadece parlamenter rejim değil, demokrasidir. Bu feryat duyulmalıdır ” dedi. 

Türkiye’nin birlik ve beraberliğe ihtiyacı olduğunu belirten Cindoruk, “Muhalefete her gün hakaret eden iktidar başarılı olamaz. Demokratik kuralları ihlal edenler mutlaka bunun hesabını verir” diye konuştu. 

Medyanın içinde bulunduğu duruma da değinen Cindoruk, yazılı basının iyi kötü kuralları olduğunu, ancak televizyonlarda hiçbir kural tanımadan her akşam her konuyu bildiklerini sanan kişilerin ‘horoz döğüşü’ yaptıklarını, izleyicinin saatlerce süren bu tartışmalardan hiçbir şey anlamadığını söyledi. Hüsamettin Cindoruk, kendisinin TBMM Başkanlığı döneminde kurulan ancak bugün kuruluş amacına uygun görev yapmayan RTÜK’ün ele alınıp yeniden yapılandırılmasının zarureti  olduğunu da sözlerine ekledi. 

OKTAY EKŞİ: KURUMLARIN TAHRİP EDİLMESİ ÖNLENMELİDİR 

Basın Konseyi Onursal Başkanı Oktay Ekşi, kuruluşundan bu yana içinde olduğu ve uzun süre başkanlığını yaptığı Basın Konseyi’nin bugünkü durumundan memnuniyet duyduğunu söyledi. Ekşi, kuruluş ilkelerine sahip çıktığı ve bu ilkelerden taviz vermeden başarılı çalışmalar yaptığı için Başkan Pınar Türenç’e teşekkür etti. 

Bugün içinde bulunulan dönemde, Cumhuriyet döneminde kurulmuş ve tahrip edilmemiş hiçbir kurumun kalmadığını söyleyen Oktay Ekşi, “Türkiye Cumhuriyeti kurumları tahrip edildi. Yeni dönemde bu kurumlar aslına uygun yeniden kurulmalıdır” dedi. 

Basın Konseyi’nin nasıl kurulduğunu anlatan Ekşi, “Basın Konseyi’nin kuruluşu sözleşme ile gerçekleştirildi. Niye? Bir gün siyasi irade Basın Konseyi’ne tasallut eder düşüncesiyle. Bu ne kadar da isabetliymiş” dedi.  

Basın Konseyi 2’nci Başkanı Doç. Dr. Murat Önok ise Anayasa ve yasalara göre basını korumakla görevli iktidarın, bunun tam aksine basına ve basın mensuplarına saldıranları koruduğu bir dönem yaşandığını belirterek, “Haksızlıkların meşrulaştırılması için hukuk kullanılıyor” diye konuştu. 

Basın Konseyi Yüksek Kurul üyesi Emekli Büyükelçi Namık Tan da Cindoruk ve Ekşi’nin söylediklerinin tümüne katıldığını belirterek, “Umudumuzu kaybetmiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin sağlam olduğuna inanıyorum. Ve Cumhuriyeti ayağa kaldırmak zorundayız” dedi.

Eski bakan ve Basın Konseyi Yüksek Kurulu üyesi Yaman Törüner de kutlamaya ABD’den katıldı. Törüner, Joe Biden yönetiminin Türkiye’ye yönelik tavrına ve ABD basının Türkiye’ye bakışını anlattı. 

Yüksek Kurul üyesi ve MEF Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Muhammed Şahin, ülkenin eğitim alanında yaşadıklarına değinirken, son 10 yılda dünyadaki büyük değişimleri özetledi;  2010 öncesinden bahsetmenin adeta Milattan Önceden bahsetmek gibi bir şey olduğunu, Türkiye’nin mutlaka bu değişime ayak uydurması gerektiğine işaret etti. Şahin, bilişimci gençlerin çoğunun Türkiye’yi terk ederek, yurt dışına göç ettiğini söyledi.

İstanbul Barosu Temsilcisi ve Basın Konseyi Yüksek Kurulu üyesi Nazan Moroğlu da Resmi Gazete’de şeri hükümlerin yayınlandığı ülke durumuna gelindiğini belirtiği konuşmasında, “Cumhuriyetin temelleri sağlam ama karşı devrimi de uzunca süredir yaşıyoruz. Boğaziçili öğrencilere yapılanlar bize Türkiye’de işkence geri mi geliyor diye düşündürdü” dedi. 

Basın Konseyi Yüksek Kurul üyelerinden hukukçu Dr. Başar Yaltı, Yüksek Kurul’un başarılı çalışmalara imza atıldığını, Türkiye’nin içinde ifade ve basın özgürlüğünde düştüğü bugünkü durumdan kısa sürede çıkacağına inandığını söyledi. Okşan Atasoy, pandemi bittikten sonra medyanın ince ayarlarını yapıp yeniden güçlü duruma geleceğini belirtti. Tamer Atabarut, Boğaziçi Üniversitesi’nde daha asistanlığı döneminde Basın Konseyi’ne girdiğini söyleyerek, Yüksek Kurul üyesi olarak seçilip görev yaptığı için onur duyduğunu anlattı. İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Misket Dikmen ise Basın Konseyi kurulduğunda meslekte henüz ’çırak’ durumunda olduğunu, sekiz yıldır görev aldığı Yüksek Kurul toplantılarının kendisine çok şey kattığını anlattı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Medya İlişkileri Koordinatörü Şükrü Küçükşahin de genç nüfusun özgürlükçü olduğunu, umutsuzluğun değil umudun yükseldiği bir döneme girildiğini söyledi.

Toplantıya görev için gittiği Adana’dan bağlanan Yeniçağ gazetesi yazarı Murat Ağırel, “Cezaevindeyken, Basın Konseyi’nden gelen mektup bize yalnız olmadığımızı hissettirdi ve güç verdi” dedi ve teşekkür etti.

Basın Konseyi üyelerinden kutlamaya Ankara’dan bağlanan Hilmi Bengi, iletişim özgürlüğü için hukuk temelinde yürütülen mücadelenin devam etmesi gerektiğini söylerken, Samsun’dan katılan Samsun Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Mehmet Yazıcı, Adana’dan katılan Çetin Yiğenoğlu, Almanya’dan katılan Recai Aksu da Basın Konseyi’nin çalışmalarının ilgiyle takip edildiğini söyleyip başarı dileklerinde bulundu.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın